27 Temmuz 2012 Cuma

Hercai


   Tam blogumu açmıştım ki, içerideki televizyondan Çelik'in Hercai adlı şarkısının çaldığını duydum. 1995 yılında çıkmış bu albümü, ben 6 yaşındayken. Ve ben daha 6 yaşında "hercai" kelimesinin tam olarak ne anlama geldiğini bilemeyecek kadar küçükken, bu şarkıyı ezbere, bağıra bağıra söylüyordum. 

  (İnsan 23 yaşına gelince, bir zamanlar 6 yaşında olduğunu unutuyor sanırım. 50 yaşına geldiğimde de umarım bir zamanlar 23 yaşındaki beni unutmam.)

   Tam bunları yazarken, aynı televizyonda Candan Erçetin'in Parçalandım şarkısı çalmaya başladı. O da 2002 senesinde çıkmış, ben 13 yaşındayken. Aklıma beni gülümseten anılar geldi bir anda. Mesela ben küçükken 2000 yılına girdiğimizde, milenyum çağında her şeyin alüminyum folyoyla kaplı olacağını, uçan arabaların piyasaya sürüleceğini sanıyordum. Sanki yıl başından sonra filmlerdeki gibi teknolojik bir dünyada bulacaktık kendimizi. 
   O zamanlar kızlar arasında en tatlı heyecanlarımızdan birisi de şuydu: Yakalambaç oynarken, hoşlandığımız çocuğun bizi yakalaması... Bir keresinde tam hoşlandığım çocuk beni yakalayacaktı ki, yere kapaklanmıştım. Elimde küçük bir şişe vardı, kırılıp avuç içimi kesmişti. Kanlar içindeydim, insanlar etrafıma toplanmıştı. Elimin acısından çok, o çocuğun beni yakalayamamış olması üzmüştü sanırım beni.

   Ne küçük hayallerim, ne küçük umutlarım vardı o zamanlar. Şimdiki hayallerime ben bile yetişemiyorum, umut etmek konusunda da zaman zaman sıkıntı yaşıyorum. 

   Bir zamanlar "hercai"nin anlamını bilmeyen, 2000 yılında uzay çağına gireceğini sanan, hoşlandığı çocuk onu yakalasa mutlu olan o küçük kız, şimdi kocaman bir kadın oldu. Ama hala küçük şeylerden safça mutlu olabildiğimi fark ediyorum. Yakalambaçta değil belki ama, sevgilim beni kollarına aldığında da o tatlı heyecanı hissedebiliyorum. Hala daha safça alüminyum folyolu bir dünyayı görebileceğime inanıyorum.

   İçimde bir yerlerde hala 6 yaşında bir i'nin olması mutlu ediyor beni. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder