28 Mart 2013 Perşembe


   4 ay... 
   Yazmayalı tam 4 ay olmuş, bana yıllar gibi geldi nedense. Şifremi unutacak kadar hayatımdan çıkarmışım burayı. Kendimle konuşmaktan korkuyorum sanırım. 

   Bu sürede fark ettim ki, hayatta bazı şeyeler içi çürümüş ceviz gibi. Dıştan bakınca afilli... Hevesle içini açtığındaysa çürümüş ceviz parçaları... Aynı, Kinder Sürpriz'den, reklamlarındaki oyuncakları beklerden, saçma salak bir yap boz parçasının çıkması gibi...

   İşte, fark ederken tüm bunları, o çürümüş ceviz parçası olmanın kıyısında duruyorum. Bir adım ileri atsam, içim boşalacak. Bir adım geri atmaya ise cesaretim yok.

   Kararlar, kararlar, kararlar...
   Hayat, kararlar toplamı olmasaydı, daha mı rahat olurdu ki? 
   Onun kararı, senin kararın, benim kararım, yığınların kararı... Ve aslında gene dönüp dolaşıp kararsızlık noktasındayız. Birbirini tetikleyen kararlar dizisinin, hepimizi sürüklediği yer aynı.

   Tam böyle bir noktadayken, demeyi hiç sevmediğim ama şu anki durumuma en yakışan kelimeyle başlayan bir cümle çıkıveriyor ağzımdan:
    Keşke, şu hayatta kendimi daha iyi tanıyacak, daha fazla vaktim olsaydı. -Şimdi daha rahat karar verirdim belki-