31 Ocak 2012 Salı

Uyku beni kovalıyor, ben uykuyu...

Ve uyumak ilk defa gerçeklerden daha fazla acı veriyor bana.

26 Ocak 2012 Perşembe

Diş Macunu.


   "Şüphesiz ki biz, diş macununu ortasından sıkılsın diye yaratmadık."

   Tanrının kulağıma fısıldadığı ilk kuraldı bu. Çocukken diş macununu elime her aldığımda, bu kural tekrarlanırdı kulağıma. Arada, kimse görmezken tam ortasından sıkıverirdim diş macununu, kaçardım hemen banyodan. Tanrıyla aramızdaki en eskiye dayanan sırlardan biri budur herhalde. Sonra "gene kim sıktı bu diş macununu ortasından" diye bir gök gürültüsü kopardı. Tanrı kahkahalarla hem korkup hem de inadına kuralı ihlal etmeme gülerdi.

   Artık kendi evimdeyim. Tanrı kulağıma kural fısıldamıyor artık. Her sabah kalktığımda, diş macununu tam ortasından sıkarak dişlerimi fırçalıyorum. Çocukluğumda bana gülen o tanrıya karşı devrim yaptığımı sanıp mutlu oluyorum. Artık gök gürültüleri de yok. Kimse demiyor ki bu diş macununun hali ne. Ortada bir kuralım bile yok ihlal edip kaçabileceğim.

   Eskiden tanrı vardı, onun kuralları vardı, korkutucu gök gürültüleri vardı. Şimdi hiç biri yok, bir ben varım. Ve ben ilk defa tanrısızlıktan, kuralsızlıktan, korkusuzluktan şikayet edecek kadar yapayalnız hissediyorum kendimi, tek başınalığın dibine vurduğum bu evde.

25 Ocak 2012 Çarşamba

Bazen damdan akan su damlaları, küfür gibi düşüyor yüzüme.
İrkiliyorum. 

Pencere Önü Kedisi.


Ve tanrı, can sıkıntısından ne yaratacağını düşünüp sihirli asasıyla oynarken, dünyanın bütün mutluluklarını, o an önünden geçen küçük bir kedinin patisine yerleştirmeye karar verdi.  
Sonra i, gidip o patiye dokundu ve lanetlendi.
Artık kime dokunursa dokunsun,  böylesi bir huzur hissedemeyecekti.

22 Ocak 2012 Pazar


I don't wanna be your friend, I just wanna be your lover.

20 Ocak 2012 Cuma

Aslında en çok kışın aşık oluyor insan.


-24'ü gördüğümüz şu soğuk Ankara gecelerinde, 
ayaklarımı yorganın altında ısıtacak birine özlem duyduğumda,
aşık olmuş buluyorum kendimi hemen.

16 Ocak 2012 Pazartesi

Hayatım hazır ve nazır seni bekliyor, gel artık.
Mutlu olalım senli benli bir hayatın içinde.

14 Ocak 2012 Cumartesi

Biz.


   Özleyeceğim insan sayısı giderek artıyor. Gidiyorlar bir yerlere. Onlarla birlikte, bir sürü i de gidiyor benden. Gülerek uğurluyorum onları. Gözlerimse doluyor onlar gittikten sonra. Daha fazla dökecek göz yaşım kalmadı diye düşünürken, hala akan her bir göz yaşımda, onları ne kadar sevdiğimi anımsıyorum, gülüyorum. Dudağımın kıvrımında kalıp kuruyor göz yaşlarım. Dönecekleri güne kadar hepsi orada birikip kuruyorlar. Geldiklerinde ne çok şey anlatacağım onlara, sadece bunu düşünüyorum. Unutulmamak için ağlıyorum belki de. Ya da onlarsız yaşamak zor olacak diye... Ama eninde sonunda, tüm yokluklara alışıyorum ben de.

    Aslında özetle;
  Ben kalacağım, onlar gidecekler, ben bekleyeceğim, onlar dönecekler, ben değişeceğim, onlar değişecekler. Bizler değişeceğiz. Acaba biz, tekrardan "biz" olabilecek miyiz?

8 Ocak 2012 Pazar


"Okuduğum kitaplar neden beni daima bir savaşın göbeğine sürüklüyor ve yalnızca çocukların birbirinin gözünü oyduğu mayhoş gecelerde uzandığım yatağımdan buralara gelip, yarı çıplak bir muhabir oluyorum; var mı bir izahı? (...) Olay yerinden bildiriyorum. Hayır, bildirmiyorum. Olay yeri benim ve kendi hakkımda konuşmak istemiyorum. Kendi hakkımda konuşursam herkes hakkında dedikodu yapmış olacağım."

Küçük İskender
Psikeart